Ege’de sular yeniden ısınırken CHP’den öneri: Türkiye devlet aklıyla karşılık vermeli

Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan yumuşama süreci yeni bir gerilimle karşı karşıya. Bunun nedeni, 16-17 Nisan’da Atina’da düzenlenecek Okyanuslarımız Konferansı sırasında, biri Ege Denizi’nde diğeri İyon Denizi’nde ilan edilecek Deniz Parkı. Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamayla bilimsel ve çevre koruma maksadı taşıdığı iddia edilen söz konusu girişime tepki gösterdi. Bakanlık, “İlişkilerimizde son dönemde görülen yumuşamaya rağmen, Yunanistan’ın bu defa da çevreyle ilgili hususları istismar ettiği görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet gazeteci olarak yaşanan gelişmeleri CHP’de Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu’na sorduk. “Ege Denizi’ndeki egemenlik iddialarına zemin hazırlamaya yönelik gayretler” olarak tanımladığı adıma karşı “Türkiye’nin de devlet aklını kullanarak mütekabiliyet temelinde; Ege Denizi’nde uygun görülecek sahalarda, Doğu Akdeniz’de ise, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na tanımlı deniz yetki alanlarımızın sınırları içinde, ‘Özel Deniz Koruma Alanları’ vb. adlarla, Türkiye’nin egemenlik iddialarını destekleyecek, hak ve menfaatlerini koruyacak deniz alanları ilan etmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

İşte Yankı Bağcıoğlu’na sorularımız ve yanıtları:

-Yunanistan’ın iki denizde Çevre Parkı girişimi Türkiye’den tepki gördü. Siz bu sorunu nasıl ele alıyorsunuz?

Yunanistan’ın temel milli savunma stratejisi 3 bacaklıdır.

– Dünyanın neresinde olursa olsun tezlerini destekleyecek devletlerle ilişkileri geliştirmek, anlaşmazlık yaşadığı devletlerle yaşanan süreçte zaman kazanmak ve statükoyu devam ettirmek için Diyalog,

– Küresel ve bölgesel devletlerle askeri iş birliği faaliyetleri ile Caydırıcılık,

– Silah tedarik faaliyetlerine hız vererek Savunma.

Yunanistan şu anda her üç aşamayı da fiilen uygulamaktadır. Öncelikle Türkiye ile diyalogu sürdürerek kazanımlarını ve Ege Denizi ile doğu Akdeniz’de statükoyu idame etmekte, ABD başta değişik bölgelerdeki devletlerle askeri ve siyasi iş birliğini geliştirerek caydırıcılık sağlamaya çalışmakta, özellikle hava ve deniz kuvvetlerine yeni gemi ve uçak tedariki ile savunmasını güçlendirmektedir.

KONU ÇEVRE DEĞİL

-Peki sizce bu gerçekten bir çevre koruma faaliyeti olabilir mi?

Yunanistan’ın kurulduğu günden bugüne kadar geçen süre içerisinde Ege Denizi’ne yönelik hak iddiaları devlet politikası olarak kabul edilmiş ve siyaset üstü bir yaklaşımla bu politika devam ettirilmiştir. Bu politika çerçevesinde bazı dönemlerde, çevrenin korunması veya bilimsel araştırmalar icra edilmesi gibi masum görünümlü projelerle siyasi emellerine ulaşmayı hedeflemiştir.

Son dönemde bahse konu masumane görünümlü girişimlerin sayısında artış olduğu gözlenmekte ve bu tip projeler sık sık yunan medyasında yer bulmaktadır. Yunan “Kathimerini” gazetesinde, AB ve uluslararası finans programlarının desteğinde tedarik edilen yeni sismik araştırma ekipmanları ile Ege Denizi’nde bulunan fay hatlarının tespit edilmesine yönelik yeni bir proje başlatılacağı da bu haberlerden biridir.

Bahse konu haberde yeni ekipmanlar ile 2000 mt. derinliğe kadar olan dip tabanında yeni fay hatlarının tespit edilmesine yönelik bilimsel çalışmalar icra edileceği ifade edilmekte ve öncelikle Mora Yarımadasının doğusu, Girit’in Kuzeyi,  Kiklat adalar grubunun güneyi ile Kerpe adası batısında kalan alanda çalışmalara başlanacağı belirtilmektedir. Bahse konu çalışmaların devamında ise Mora yarımadası güneyinden başlayarak Rodos güneyine kadar devam eden bir bölgenin kapsanmasının planlandığı yine aynı haberde yer almaktadır.

Araştırma icra edilecek sahalardan bir kısmının Türk Deniz Yetki Alanlarımızla çakışma ihtimali çok muhtemeldir. Ayrıca sismik araştırma ekipmanlarının aynı zamanda deniz yatağına yönelik doğal gaz ve petrol araştırmaları için de kullanılabildiği göz önüne alındığında bu çalışmalardan elde edilecek verilerin bölgedeki rezervlerin tespit edilmesinde de kullanılabileceğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

Yunan medyasında yer alan ikinci bir habere göre ise; Yunanistan biri İyon Denizi’nde ve diğeri Ege Denizi’nde olmak üzere iki yeni Ulusal Deniz Parkı (National Maritime Park) ilan etmeyi planlamaktadır.  Yine Kathimerini gazetesinde yer alan habere göre deniz parkı ilan edilecek bölgelerden biri Değirmenlik (Milos) adası ile Datça’ya 16 km mesafedeki İncirli (Nisyros) adası arasında kalan on bir grup ada ve adacıktan oluşmaktadır.

Bahse konu çevre odaklı yaklaşımları kullanarak Ege Denizi’ndeki egemenlik iddialarına zemin hazırlamaya yönelik gayretleri ilk olarak AB’nin Natura 2000 projesi kapsamında görmüştük. Ayrıca; geçmişten günümüze Yunanistan’ın can kurtarma ve hava trafik kontrolü maksadıyla kullanılan saha ve bölgeleri de (Ör. Arama Kurtarma (SAR) Sorumluluk Sahası, Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR)) egemenlik hattı olarak kullanma gayretleri de şüphelerimizin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır.

TÜRKİYE KARŞILIK VERMELİ

-Türkiye bu girişime karşı ne yapabilir?

Yunanistan’ın sözde egemenlik iddialarına mesnet teşkil edecek bu tek taraflı girişimlerinin fiiliyata evirilmesi durumunda, Türkiye’nin de devlet aklını kullanarak mütekabiliyet temelinde; Ege Denizi’nde uygun görülecek sahalarda, Doğu Akdeniz’de ise, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na tanımlı deniz yetki alanlarımızın sınırları içinde, “Özel Deniz Koruma Alanları” vb. adlarla, Türkiye’nin egemenlik iddialarını destekleyecek, hak ve menfaatlerini koruyacak deniz alanları ilan etmesi gerekmektedir.

İlan edilen bu alanların AB ve BM (Uluslararası Denizcilik Örgütü- IMO) nezdinde kayıt altına alınması ve bu konuda koordinatör görevinin Dışişleri Bakanlığı tarafından üstlenilmesi uygun olacaktır. Ayrıca; Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından liderlik edilen Uluslararası Denizcilik Komisyonu gibi platformlarda da ortak akıl ile hareket edilerek, yeni projeler üretilmesi gerekmektedir

İlan edilen bu tip sahaların uluslararası alandaki meşruiyetlerinin korunması maksadıyla; Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının yakın iş birliği içinde çalışmasının, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarının bu alanlarda sancak ve varlık göstermesinin, ilan edilecek sahalardaki olası ihlallere karşı gerekli tedbirleri almaya da hazır olunmasının ayrıca önemli olduğu aşikardır.

Ayrıca, mütekabiliyet kapsamında benzer şekilde sismik araştırma gemilerimiz tarafından fay hatlarının tespiti maksadıyla Ege Denizi’nde sismik araştırmalar yapılması değerlendirilmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir